Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
Evet yazının başlığını doğru okudun. Bugün kendin için sadece kendin için bu minik projeyi başlatmanı istiyorum. Kendine Aşk ol projesi. Nasıl mı? Neden mi? Niye böyle bir şey yapasın ki?

Yoga, Beslenme, Psikoloji, Kişisel Gelişim, Bütüncül Sağlık
Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
Evet yazının başlığını doğru okudun. Bugün kendin için sadece kendin için bu minik projeyi başlatmanı istiyorum. Kendine Aşk ol projesi. Nasıl mı? Neden mi? Niye böyle bir şey yapasın ki?
Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
Bir mağaraya girmek için neye ihtiyaç duyarız?
Birçoğumuz mağaramıza girdik. Sanki hepimizin ortak kararı bu! Canavarlaşan dünyadan kendimizi biraz da olsa izole etmek. Her şey ama her şey o kadar katılaştı ki gezegenin ruhuna dolaşacak alan kalmadı. İşte bu sebeple seçimlerimizi değiştirmek için mağaramıza kapandık ve şöyle bir seçim yapabileceğimizi gördük.
Okuma Süresi 2 dk, Ayşe Ebru Kopal
Kendinle kalmak, bu cümleyi bir çoğumuz unuttuk, bazıları bilmiyor, bazılarının katlanamadığı kiminin baş edemediği kimini de sevmediği bir cümle.
Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
Akış; fikirlerinin arenaya çıkması.
Tüm fikirlerinin kendini tek tek tanıtması. Fikirlerinin kendi içinde ki benzerlikleri, farklılıkları, ayrışmaları. Kararsızlığın, kararlılığın, kararların, seçimlerin, belirsizliğin, kısacası bir fabrikanın içerisinde damıtılıp konsantre ve idealize olmayı bekleyen fikirlerin. Seninle beraber yaşamayı bekleyen fikirlerin.
Düşüncelerinin meyvelerini toplamak. Düşüncelerini eyleme dökebilmek. Korkularını cesarete, karmaşayı çözüme ulaştırabilmek bir akışın içerisinde mümkün. Akış derken neyden mi bahsediyorum? Matının başına geçerek gerçekleştirdiğin bir yoga akışından elbette. Kulağa enteresan geliyor öyle değil mi?
Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
İnsan yazdıkları mı? Okudukları mı? Söyledikleri mi? Duydukları mı? İnandıkları mı? Anlattıkları mı?
İnsanın kendine doğru açılan bu kadar çok kapısı varken, insan seçim yapabilmedeki gücünü hangi alana yönlendirmeli? Genellikle yazmıyoruz, okuduklarımız yetersiz, söylediklerimiz çok, inandıklarımız sahte, peki ya duyduklarımız? İnsanın algısına çevirince yüzümü, beş duyu hapishanesinde kendini var etmeye çalışan bir mikroorganizmayı düşlüyorum. Peki beş duyu hapishanemiz, var olma çabamız mı, anlama aracımız mı? Beş duyumuza da körüz aslında. Çoğu zaman yeterince görmüyor, duymuyor, tatmıyor, dokunmuyor özetle hissetmiyoruz. Hissetmek, beş duyumuzu da içine alan narin duyumuz, duyargamız. Yeryüzünün gözyaşlarını, kahkahalarını, kalp atışlarını hissetmek. His=connect; bağlantı. Görünmez ipler, görünmeyenin duyumsanması.
Okuma Süresi 2 dk, Ayşe Ebru Kopal
Bir başlangıç sorusu yazının alt metinlerine rengini bıraksın..
Dünyanın dilinde batı ülkeleri hızla gelişiyor kelimesi var ve doğu ülkelerine de keşmekeşlik, basitlik, özensizlik demek düşüyor öyle değil mi?
Batı ülkeleri gelişiyor; çıkarları, iki yüzlülükleri, sahtelikleri ve yalanları ile her gün biraz daha gelişiyor ve büyüyor. Adına sevgi dediği bencilliği ile insan ruhunu kör edecek kadar gelişiyor… MEDENİYET 😊Birbirimizle tokalaşırken bulaştırdığımız saf niyet suistimali ile batı hızlıca gelişiyor… Çünkü doğu, sefil, karışık ve fakir öyle değil mi?
Yazıma biraz sitemkar başladım. İçimde her gün insan ilişkilerine dair büyüyen küçük sesler minik bir çığlığa dönüştü. Çünkü çıkarlarımızı daha çok seviyoruz birbirimizden. Kendi konfor alanımızı rahatsız eden her konu, olay, insan bizi mutsuz ediyor, sertleştiriyor ve betonlaştırıyor. Yaşadığımız binalara benziyoruz günden güne. Rengimiz soluk, derimiz sert, ruhumuz devre dışı.
Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
Her şeyi deneyerek öğrendiğini unutan bizler. Bilginin deneyimin bir parçası olduğunu unutan bizler.. Deneyimlerimizi reddetmek ve dışsallaştırmak için zihinlerimizin adeta bir savaş açtığını farkettiniz mi? Oysa literatürlere yerleşmesini istediğim bir kelime var 😊
“Deneyimini Sev”…
Deneyimlerimizi sevmek, kendimizle barış imzalamak, yaralarımızı sarmak ve sonra da şifalandırmaktır. Deneyimlerimizi sevmeyi, kırılan yerlerimizi onarmak, kendi sırtımızı sıvazlamak ve kendimizi takdir etmek olarak görsek.. Ne kadar ironik değil mi, her zaman unutulan ve görmezden gelinen kendimiziz. Oysa deneyimin seni sen yapan şeydir.
Okuma Süresi 3 dk, Ayşe Ebru Kopal
Soruyu sorduğumuzda mutlaka cevabı gelir. Korku ve cesaret yüzyıllardır zihinlerimizde anlamını ve yerini bulmaya çalışan ana duygularımızdan. Bazen yaşam yolumuz bu iki duygu sarkacında ileri-geri hareket ediyor. Eylemlerimizi de bu iki duygu ile ya ileriye doğru çekiyoruz ya da geriye doğru büküyoruz. Kendimizi geriye doğru bükmelerimizde unuttuğumuz minik bir detay var. Cesaret korkunun içinde uyur ve cesaretin; “Hey bende buradayım” seslenişini duyduğumuzda uyanırız.